Kendime dönecek takatim kalmadı, üzgünüm. Kendime dönmeyince de sana gelemedim işte. Gururlu değilimdir, bilirsin. Belki biraz kararsızım. Hayat giderek azaltıyor idealistliğimi. Hem sana hem kendime acılar çektirmek uğruna biz olmak düşüncesi ütopik bir hale geliyor yavaş yavaş.
Gözyaşlarımdan akan kendime mi sana mı özlem daha çok, bilemiyorum doğrusu. Bu kavgayı bitirmek yine bana mı düştü, ilk mızıkçılığı da ben yapmışken? Ne kadar da zavallıyım, bu açıdan bakınca. Hayat istemesek de zalim olmayı öğretiyor bize.
Susmak ne kadar çok şey anlatırsa anlatsın, anlayan olmayınca, o korkunç ifadesizliğini koruyor inatla. Yabancılaşmak ne kadar izafi bir süreç, sağ tıklayıp grubu çöz diyorsun, bitiyor her şey. Fotoğraftaki biz dağılıveriyor etrafa, etrafta sen ve ben parçaları dolaşıyor serseri ve amaçsız. Her şey belki ne çabuk.
Asil mi olsun sancılarınız; isottan mı Meksika biberinden mi acılarınız? Bu ikisinin arası kaç saat çekiyor? Haberi olan el kaldırsın, albeniye bahane yapalım onu.
Zaman geçtikçe doluyor insanın içindeki mor çukur. Artık sığmaz oluyor içine attıkları adamın taşıyor, pis kokuyor, insan da oradan süratle uzaklaşıyor. Kendinden kaçıyor, suratlar ifadesiz, ifadeler nihayetsiz kalıyor. Belki de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder