28 Aralık 2010 Salı

bazen insan bildiğini zannediyor.
mesela
şu anda bendeniz
hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağını bildiğimi zannediyorum
belki de bu sadece bir korkudan ibaret
veya
zannetmenin ötesinde tamamen bilmemin önündeki tek engel gerçekleri kaldıramayacak kadar güçsüz oluşum.
ne dersin dostum;
insanlar verdikçe daha fazlasını mı istiyorlar?
sevmek mi alışkanlık mı?
sanırım alıştığım şeyleri sevebiliyorum sadece

23 Aralık 2010 Perşembe

Biri iste; başkaları istemeye değmiyor. Başkaları istemezken seni, önce O istedi. Yolunu bekleyen yokken, hiç ummadığın bu varlığı steyeceğini bildi. Seni yoklar arasından seçti ve istedi. Yokluğunun derdinde değilken başkaları, varlığını O önemsedi. Sen şimdi, başkasını istesen bile, başkası seni istemiyor. Yüzü seni istiyormuş gibi görünse de, özü sana sessizce veda ediyor. Elinde olsa da, elinde kalmıyor. Yanında olsa bile, sana vefa göstermiyor. İstediğin kadar seninle kalmıyor. İstediğince sana yâr olmuyor. İstediğin yere gelmiyor. Sürekli eskiyor, eksiliyor. Arkasını dönüp gidiyor. Yanına kâr kalmıyor.

Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor. Sen kendi sesine bile yabancı ve sağırdın. Sesinin yutulduğu, sözünün boğulduğu o unutulmuşluktan seni O aldı. Kendi sesin bile erişemezdi kulağına. Herkesin sana sağır olduğu yerde, yokluğuna ağlayışına, eksikliğine yanışına kulak veren O oldu. Ağlayanın bile olamazdı yoksa. Eksikliğin kimsenin derdi olmazdı asla. Sevdiklerinin çağırdığı yerde hiç olmasaydın, seni şimdi hiç çağıran olmayacaktı. Adını anmayışlarına bile aldırmayacaklardı. Sessizliğini kocaman bir imdat çığlığı olarak duyan ilk O oldu. Seni çağırmasını bile bilmeyecekleri niye çağırıp durursun? Her çağırdığın yere gelemeyecekler için nasıl da çığlık çığlığa koşturuyorsun. Başka çağırdıkların sana çare olmuyor. Kalbinin sesini duymuyor. Yaralarını görmüyor. Hüzünlerinin yanağına serinlik sunmuyor.

Biri talep et; başkaları lâyık değiller. Kimselere lâzım olmadığın zamanlarda, varlığını lüzumlu gören yalnız O oldu. Kimselerin seni beklemediği odalarda, seni bekleyen, senden vazgeçmeyen bir O oldu. “Olsan da bir, olmasan da bir” sanıldığın dönemlerde, başkalarının gözünde hiç değerin olmadı. Yokluğun dipsiz kuyularından elinden tutup çekecek başka kimse yoktu. Unutuşun karanlık odalarında yüzüne bakıp seni var etmeye değer gören yalnız O oldu. Sen O’nu talep etmeden, O seni talep etti. Kendi yokluğunu kendinin bile dert edinmediği sonsuz s/ağırlıktaki betonların altında seni bir O buldu. Arayanının bile olmadığı talihsiz bir kayıptın sen, seni hiç olduğun yerden aldı, aranılır kıldı. Var olmaya değer olduğun konusunda hep ısrarcı oldu. Seni her an yeni baştan var etti. Her sabah yeni bir beden içinde uyandırdı. Başkaları seni gözden çıkardı ama O hiç çıkarmadı.

Biri gör; başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar. Sen seni O seni gördü diye gördün. Senin kendini görmen bile O’nun seni görmesinden sonra oldu. O seni görmek için görünür olmanı bile şart koşmadı. Hesaplarda yoktun. Ortalıkta gözükmüyordun. Görünmeye değer değildin. Görmeye mecalin zaten yoktu.. Başkaları yokluğunu göremezdi ki yokluğuna acısın da seni gözdesi eylesin. Başkaları eksikliğini hesaplayamazdı ki, varlığınla bir şeylerin tamamlanacağına inansın. Sen görmeye istekli değilken, görmek istediğini gördü. Sen kendi körlüğüne bile kör iken sana gören gözler verdi, görmeye değer güzellikleri hazır etti. Yoksa başkaları ne seni görürdü ne sana görünür olurdu. Başkaları görmeye değer bulmadı seni. Öyleyse, sen onları niye görmeye değer bulasın? Başkalarının gözünden düşeceksin nasılsa, onların gözüne girip de n’edeceksin? Başkalarının teveccühlerinin başköşesinde yer kapmak hatırına O’nun seni görmek istediği yerlerden kaçtın. Seni umursamayan gözlerde, aradığın merhameti bulamayacaksın. Boş yere yorulma. Mahzun ve yalnız bir gözyaşı gibi düş dünyanın gözünden…

Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır. Sen kendi yokluğunu bilmezdin, senin yokluğunu bir O bildi. Sen kendini bilmediğini bilmezdin, senin kendini bilmediğini de O bildi. Seni yoklukta buldu. Kendini bilir eyledi. “Ben” diye/bilmene izin verdi. Sen her gece kendini sensiz bıraktın, unuttun uykularda bedenini; ama O seni unutmadı, O’nsuz bırakmadı, göz yummadı varlığına. Yokluğunu hesaba katamazdı başkaları, bir O hesapladı sevdiklerinin gözlerinde olacak o korkunç boşluğu. Varlığını yokluğuna tercih etti. Yoklar arasında bildi seni. Başkaları bilse de seni, en fazla bir ölü listeye yazarlar adını. En fazla bir soğuk taşa kazırlar hatırını. Unuturlar seni. Önce unutmayacaklarına inanırlar. Sonra unuttuklarına utanırlar. Sonunda unuttuklarını da unuturlar.

Biri söyle; Ona ait olmayan sözler lüzumsuz sayılabilir. Nefesine bir O’nun adı yakışır. Sesin bir O’nu anmaya değer. Sözün bir O’nun hatırına yaşar.

Başkaları ölüdür, diri nefeslerine değmez. Başkaları unutur, sımsıcak sesini harcamaya gelmez. Başkaları hatır bilmez, söz etmeye değmez. Hû…

Senai Demirci

15 Aralık 2010 Çarşamba

tanışmak faslı bi buçuk olsun

bir insanı tanımanın tek yolu onu ümitsizce sevmektir diyor walter benjamin. sen beni en ümitsiz şekilde tanıdın, simdi sıra bende. hatırlar mısın bilmem; seni keşke yıllar sonra tanısaydım derdim. şimdiki isteğim, seninle bu düşün niyayetinde yeniden ve gerçekten tanışmış olmak. söylemesem de, duymak istemesen de ve kendimin nasıl söyledğini unutmuş olsam da o iki kelimeyi; en derinde bakmaya kıyılamayan birinin uzak hayali var.

13 Aralık 2010 Pazartesi

MED-CEZİR

MED-CEZİR
yazsam mı rahatlarım
yıllar dilime kolay
saysam mı?
sussam mı huzuru bulurum içimde
konuşsam
anlar mısınız içimi de?
gelsen diner mi sancım
ya gülsen baştacım?
vazgeçsem sen;
sonsuza dek acım
her var olduğun an
yokluğunla devasa binyıllar gönlümde...
hiç gel demeye de gücüm yok
sen gel demeden
sana gelmeye de
oysa bilsen
öğrendim ben
piştim, yandım ben
parmağını oynatsan sana
cennete dek kuldum ben
bugün sınav vardı.
her sınav gibi gelip geçti hayatımdan.
bugün bi adam vardı
hayatıma geldi bi daha da geçmesin hayırlısıyla onun faslı:)
bi defa baktım gözlerine.
bugün ruhumda duadan bayramlar vardı.

2 Aralık 2010 Perşembe

KORKUNUN KOKUSU
GELSEYDİN SANA KENDİMİ ARMAĞAN EDECEKTİM SORGUSUZ
HAYIRLISI...

28 Kasım 2010 Pazar

içime yine bir sancı girdi
burgu burgu buruluyor boğazım
yokluğunu da kaybetmek belkiliği
ğ'nin çengelini takmışlar ağzıma
hem kırk katır hem kırk satır sürünüyorum
iman ediyorum aşka
ama yine de
senden başkası nemrut benim için
varlığının şiirini durup dinlenmek
bulup kaybetmek yazdırır satır satır
şükretmeyi öğretir bakıldığım bakışlara
şükür ve tövbe
ezelden vefalı iki kardeş
allahtan başka kapım yok mübarek
aişe anam iftiraya uğradığı zaman temize çıkarmadın mı rabbim onu?
onun gibi temiz olup onun gibi korunmaya muhtacım...

10 Kasım 2010 Çarşamba

ne dersin

biraz savruk
ama iyi niyetli
biraz suskun
genellikle düşünceli
yardımsever
gezmeyi de insandan insana ruhlarda
zeki galiba
ne dersin
ister misin?

9 Kasım 2010 Salı

çocuklar yetiştirmek
şiir gibi
elleri üşümesin
yürekleri sayesinde hiç
kandırılmayacak kadar büyük
iyi olabilecek kadar saf olsunlar
erdeme inanan ve çalışkan
gözleri aydınlatsın dünyayı
ve nolur allahım
elleri ona benzesin
ve o olsun babaları
elbette hayırlısı
öyleyse
hayırlısıyla
nolur allahım...

8 Kasım 2010 Pazartesi

sadık yalnızuçanlar

"Meryem, masumiyetin, dokunmamanın ve dokunulmamışlığın ifadesidir; Züleyha ise daha bir kadın olmanın...Erkekler daha çok Meryemvari bir adanmışlığı yüceltirler. Ne var ki,sevdikleri kadın hep Züleyha'dır.Burada bir erkeğin, hayatını annesinin ellerinden sevgilisinin ellerine teslim etme ihtiyacı sözkonusudur. Bir erkek sevgilisinin ellerine teslim edemezse hayatını, annesinin ellerinde de bırakamaz, ortada kalır. Erkeğin hayatı bu yüzden bir kadına bağımlıdır.
Ancak erkekler bir Meryeme aşık olmak istemezler, bir Züleyhaya aşık olup ondan bir Meryem inşa etmek isterler. Çünkü Züleyha, onların canını yakmaya muktedir, erkeklere hadlerini bildirmeyi hak eden bir figürdür. Erkekler bunun için sever, sevdikten sonra da isterler ki artık can yakma süreci, yerini güvenli bir ilişkiye bıraksın ve o kadından bir Meryem ortaya çıksın."

istisnasız bir an

hani bir geçit vardı ya
yüreğimden yüreğine giden
şimdi o
kaçak bir köstebek yuvası mübarek
'biz' karanlıklarda kayboluyor giderek
gözlerinin ışığı da yok artık
olsa olsa yangınlar çıkarıyor bakışların
duyuların bana yasak
kulaklarım kapalı ses tellerine
oysa ben bir zamanlar
ses tellerine kadar öpmüştüm seni
ruhum öpüşlerinden hala ıpıslak
rüzgar çıkar mı bir gün
kuruyuverir miyim birden
neyse boşver şimdilik
asıl kalanmış terkeden
bugün de bunu öğrendik
ruhumun içi dışında
boşluğu seviyorum
dert ortağım
bi yol gösteriyor hayat
Rab ellerinden tutuyor...
Ne ben Sezarım
Ne de sen Brütüssün
Ne ben sana kızarım
Ne de zatın zah...met edip bana küssün
Artık seninle biz düşman bile değiliz!

{Nazım HİKMET}.

6 Kasım 2010 Cumartesi

bir sonbahar kış unutması bu
son model
ortasındayım tam rahat dur sabret
işim bitsin
geriden bakayım şöyle
hah tam oturdu işte üstüne
sen de
yerini al gitsin kadim mahzende

t ye yaklaşırken değerler

başka bir yerden de gelebiliyormuş kokun
herkes uzaktan sen oluyormuş
bilsen
benim kokum da değişiyor şimdi
senin ellerin yüzyıllar boyu
ellerim dantel işliyor ruhuma
satır satır havlu kenarlarım
kucak kucak hanımeli yumaklarım

bense
bunların ortasında yabancı, yarım
mantıklı birine frak giydireceğim vesileten
biber pişireceğim belki de her akşam
sonra caz dinleyeceğim hiç tanımadığın adamlardan
anneni göreceğim haberin olmadan


dışlanalım hadi birbirimizin hayatlarından
herkes hissettiği gibi karşılık bulmayı hakeder aslında
ama nedense teğet geçti bizi sevda
şimdi antremanlıyım
daha hızlı yetişirim hislerine gamlanma

bakınca uyumsuz geliyorsa yazdıklarım
biz uyumsuz bir ikili olduk diye mi
yoksa hikaye çok pis eksik diye mi
bitlendik de haberimiz yok eski dostum
herkese baktım
kimse sen gibi değil
ama sen
herkes gibi olmak istedin artık
ya ben
kiminle avunayım şimdi?

kadın modelleri

fıtratların farklı neticeleri olması sebebiyle ortaya çıkan modellerdir. her şeyde en güzel örneğini bulduğumuz efendimizden de bu noktada ders alıyorum.

mesela hazreti hatice r.a modelinde insanlar vardır ki çalışan, memur, idareci, kendi işini yapabilecen, ticaret yapabilecek kadar sosyal...
mersela hazreti aişe r.a modelinde kadınlar vardır ki: müçtehid gibidir. ilme kendisini vermiştir. çocuk sahibi olmak istemeyebilir. nasıl ki hazreti aişe annemiz maddi cihadlara dahi katılmıştır...bu noktada ilim içinde cihad eden kadın modelidir...
hazreti asiye...çile çeken idealist kadın modeli..kimin hanı mı ki?
hazreti fatıma r.a modeli...bu da evde oturan evinde hizmet eden ve nur gibi çocuklar yetiştiren kadın modelidir... hazreti hüseyin ve hazreti hasanı yetiştirmiştir...

2 Kasım 2010 Salı

BA-NA-NE
ne ilgilendiriyor ki beni
hiç bişeysi hiç kimsesi ilgilendirmiyor işte
BA-NA-NE

1 Kasım 2010 Pazartesi

bir sırrımı vereyim mi sana

şimdi yoksan, hiç olmadıysan hatta bu boşluk kimin?

çıkıp sorayım sokaklara boşluk kaybeden var mı

içindeki boşluğu arayan?

gri renkli bir boşluk bulundu, siyah giyinmiş

evini tarif edemiyor henüz, yaşı küçükmüş

gözleri boncuk boncuk

kimin boşluğuysa

çok büyük sevgi izleri var üzerinde

belki çok sevilmiş bir boşluk bu

belki de çok sevilenin yerini doldurmuş bir boşluk

insan isterse boştan bile yeni hayaller yapabiliyor

en sevdiğim yapım eki -lık iş başında

boştan boşluklar yapıyor kalabalık atolyesinde

boşluklar bir yerleri doldurmak için sıra bekliyor

boşlukların yolunu gözleyen yok oysa

kimse bilmiyor boşlukların her gün yeni yerler doldurduğunu

sen de sus

kimseye, annene bile, söyleme

boşlukları bomboş sansın onlar

27 Ekim 2010 Çarşamba

dün sabaha kadar uyumadım. sonra ilk derste uyukladım, anatomi hocasının gözlerine bakarak. zaten son iki derse de girmedim önce kütüphaneye uğradım sonra yurda gelip yattım. öğlen komediydi uygulamaya geç kaldığımı zannettim saf saf koşturdum bahçede. uygulama bitti odamı toparladım. gözüm yanıyor çalışmam lazım.
bu gün ayakları tereddüt edenleri kıvamında tutmayı bilmeliyim. değer bir alışveriş değil ama sıradan olduğunu duymak -inatla inanmasa da- az buçuk etkiliyor bünyeyi. yine evriliyorum ama bu defa sonuçtan ne çıkacak merak içindeyim:)
konuştum konuştum, tükendim sustum. tarihi özlemişim dandanakan demeyi:)
kan kan akan diye kafiyesi de olabilirdi denense.
açım ben yea:) ne yesem
şunu anladım dostun külfeti külliyen yalan
insanları sevmiyor muyum ne?
hadi beni güldür biraz
dayan yanlızlığım
be-be-ğim
elimi rendeledim dün uf oldu kimse öpüp iyileştirmedi. ne biçim hastane burası?
doktorlar koşuun... bi de ne güzel renktir sarı:P
sana gerçek şiirler yazmayı başarınca kelebekleri çağıracağım mideme bayram etsinler diye:)
uykusuz ve yorgun...
dayan bakalım

26 Ekim 2010 Salı

sen III

ben mutluluğun hikayesini yazdım
ama sen
bir ara okumak üzere bir kenarda beklettin onu
sonra okumayı bile unuttun
şimdi başka bir hikayem var benim
o hikayedeki başkasıysa sen
canım acıyor mu
hayır
bambaşka bir 'şey'deyim şimdi
bırakılacak, tutunulacak
yeni ve benim olan
sen
geçmişin hatırası
hatıra bile değil
olsa olsa
heyulası

çiğden sonra

tabirim cahiz değil:P
bir yarın düşlüyorum şimdi bucak bucak kaçtığım kokun bulsun beni. işte desin yeniden kucak açtım sana. ve ben baştan başa sen kokayım, sen olayım baştan başa.
tanıyamadığım da olsa gözlerini
hala kokun aynı ellerin değişiyor yavaş yavaş. sanki kaybediyorum ellerini. ellerin yalnız bırazkıyor beni. yanlızlık güzel de sensizlik olmasın hiç bi defa.
yarınlar dünkünden daha uzak şimdi belki adımlarımız küçüldü ondandır. adımlarımız cüssemizle birlikte ufaldı. an be an ufalandık. sorularım var sana da yıllar boyu biriktirmeyi tercih ediyorum
sence yarınlardan çala çala yok mu ettik geleceğimizi??
ne umduk ne bulduk şu hayattan
derslerde uyumamak lazım!

25 Ekim 2010 Pazartesi

deterjan mı desem

tarif edemediğim kokuları özlüyorum bana ait, ya da özlemeye hakkımın olduğu başka pek fazla bir şey de kalmadı zaten. bu da daha hafif bir insan yapıyor beni. disiplinli olmayı da öğrensem tek kusurum mütevaziliğim olacak galiba:P

24 Ekim 2010 Pazar

çelik

zaman ister geçsin geçmesin beğenmiyorsa da
bambaşkayız ya zaten her defasında
sanki doluyorum ya güya
masallar anlatamıyorum çünkü kendimi de inandıramam ki
ki
en çok inandığım masal gülken küle dönmüşken
her insanda yara vardır da bir insanı diğerlerinden farklı olarak yaralı yapan ne ola ki?
şu dünya üzerinde tek bir insanı terkettim tek bir insanı bıraktım arkamda
dün neden bilmem belki de çok yanlız hissettim kendimi
yeniden aklıma geliverdi birden
resmine baktım
gözlerimi gözlerine dikemedim
çünkü ben aşkı hiç öğrenmemişim belki de
mutlu olsun hayatımdakiler ve hayatımdan çıkan tüm insanlar
kal diyen bi o vardı ya aklımda
ama
hiç bilmemiştim ki gözlerini zaten
elleri olmayan sevgilimdi
tek bacaklı kızı seven??
Aslına bakarsan iyi olur kaç benden. Çünkü ben seni bazen çok özlüyorum aniden. Ellerinin gezintisini özlüyorum saçlarımda, omzunda uyumayı yorgun bir zamanda. kollarının belimi sarmasını en çok da. Hiç bırakmayacak gibi… Şimdiyse hiç bırakmamışsın gibi özlüyorum, öylesine müptela işte. İnanıyorum da korkuyorum bir yandan değişmek isyana götürmesin benliğimi?
Yeniden biz olacağımız günler için sabırsızlanıyorum…
A benim cancağızım senin de anlamadığın bişey var ki, sen bana sahip çıkmazsan beni sana bırakmazlar ki!
Şimdi biz yıllarımızı kaybetmeye mi azmettik seninle, şimdi unutmaya mı mahkum ettik kendi kendilerimizi???
"...Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkânsızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim, Senden gelen yasaklar 'yapma' ile değil 'yaklaşma' emri ile başlar..." (Yusuf ile Züleyha’dan)
Sabah uyandığım zaman kötü bi rüya hatırladım dün geceye dair. Sonra bunun gerçek olduğunu ayrımsadım. Ruhumu nereye koyacağımı bilemedim, evrenin hiçbir köşesine sığamadım. Yeni planlar yapmak zamanı şimdi, yeniden hayata sımsıkı bağlanmak zamanı. Yaşamak ve nefes alıp vermek farklıymış anladım.
Hiçbir söz vermeden bir defteri kapatmak ve beklentiye girmeden yaşayıp gitmek, hem iyi yönünden bak böylece asla birbirimizden sıkılmayız değil mi?
Çekirdek aileler bırakırlar mı birbirlerini? Ağlamak yerine yumrular biriktiriyorum hep aklımda kalsın diye bu tecrübem. Allah her zaman ona dönebilmemiz için açık kapılar bırakır bizlere, farklı yollardan aynı yere ilerleyip farklı sonuçlar almak yazıyor olabilir bizim kaderimizde. Peki bizim kafamızı asıl karıştıran birbirimize gerçekten uygun olup olmadığımız olabilir mi dersin?
Yıllar geçip bu arada yanımda olmadıktan sonra sana olan sevgim canımı acıtmaktan başka ne işe yarayacak dersin. Yaşanmışlıklarımın uzakta kaldığı eski bir dost olarak birbirimizin hayatında kambur olmayız umarım…
Hasta la Vista
Xxx
Sen de beni bırakırsan ben de izmirin kızı olurum işte hıh………………..
Umutsuzluktan kurtulduğumu zannettiğim zamanmış asıl mutsuz olduğum günler. Hiç beceremediğim şeyler var içimden gelmeyen… ah bir su hızıyla gelip geçse de zaman belki o zaman benim becerilerimin de bir kıymeti olacak. Gözümü kapattığımda hemen hemen aynı şeyler geliyor gözümün önüne bekliyorum ki zaman kazasız belasız geçsin geçmişten bu güne olduğu gibi. Uzak bir hayal var nerede olduğunu bile kestiremediğim. Bir ufak parçasını bile kaybetmekten ölesiye korkuyorum. İnsanı yaşatan hayalleriymiş yaşayarak öğrendim. Maddi kaygıların içinde boğulup kalmanın ötesine geçmek bu. Biraz kendi içinde kendine yönelik bir dünya kurmak. Kimse beğenmese de olur; mutlu olduktan sonra insan başkalarının söylediği fena lafları da fazla umursamaz zaten. Uzak bir kara kıta var onun bizi değil de bizim oraya varmayı yüzyıllardır beklediğimiz. Belki gerçeklerden uzak ziyadesiyle romantik benim rüyalarım ama uyanmak istemiyorum öyleyse bile sonsuza dek.
Geçmiş gün olur ki hayali cihan değer ama en güzel hatıralar bile unutulur mu dersin? O zaman mevsimler çabucak geçsin ve yeni anılar yazmak vakti gelsin.
Canım sıkkın, neden mi hiç sorma bence
Zamansızdı işte her şey bile bile lades yaptım kendime
Bazen soruyorum bu kadar mı umutsuzum, daha doğrusu bu kadar mı umutsuzdum? Geçmişi… neyse şu anda bundan daha önemli bir problem var; dün o eskiden kitapta okuduğum gibi vazgeçtik birbirimizden, fakat ben o kadar kolay sırtımı dönemedim ki! Korkularımın şu an en belirgin olanı, birbirimize dair elimizde zevk-i tahattürden başkasının kalmamış olması. Açıp içime ruhuma baksak sigara yanıkları görürdük
Belki bu yüzden… popüler kültürü yavaş yavaş içselleştirişim ve bu defa gerçekten içimi çekişim, ondan da önce umursamaz oluşum
Fonda bir Yeşilçam filmi muhtemelen Büyükada sahneleri; hani o saçlarına taç yaptığım… birden geçiyor nedense sahne, hem de hiç beklenmedik bir biçimde
Hava çok sıcak terliyorum, istanbul’a gidince dr house ve nip tuck izleyeceğim
Aslında kendimi dinlesem düşündüğüm her hece canımı yakmaya muktedir de ben kendimden kaçıyorum becerebildiğim ölçüde
Bir rüyaydı uyandık adı kaldı dilimizde…
dokunsan ağlayacak gibiyim
kal desen kalacak gibiyim

23 Ekim 2010 Cumartesi

büyümek için sabır lazım;
çizik çizik şimdi ruhum
ama yetmez her zamanki gibi
ama evriliyorum, tıpkı herkes gibi

19 Ağustos 2010 Perşembe

the end'den sonra

queridam....
hayat üzerine söylenceler; ve ben istiyorum ki nazan bekiroğlu gibi ırmaklar tanıyayım en azından. ihlas suresini dost edineyim kendime, yeni bir dil öğreneyim isterse adı insanlık olsun, sorumluluk alıp işe yarayayım. zamanı bir kaydıraktan senin yanında hayırlısıyla olacağım güne kaydırayım iyi bir hekim olayım insanlığa faydalı ve daha da önemlisi insanlığa faydalı olmaya yüzü olan...

2 Nisan 2010 Cuma

iyisi ile kötüsüne birini tanıyıp herşeyine rağmen sevebiliyorsanız, onu o yapan -birilerinin çatlak, kusur, hata dediği - şeyleri sevebiliyorsanız, ancak o zaman mümkündür.
onun yanında mutsuz olmayı ba$kasının yanında mutlu olmaya tercih edebilmektir. seni üzdüğü anda dahi içinden iyki varsın diyebilmektir..

birbirini cok seven iki kisi varmis. azgin bir nehrin karsi kiyilarinda yasiyolarmis. erkek kisisi hergun yuzerek nehrin azgin sularini gecip sevdicegini gormeye gidermis. birgun sevdicegine "aaa! dudaginin ustunde ben varmıs, hic gormemistim" demis. sevdicekte "yarin benim icin nehri gecmeye kalkma, bogulursun, beni artik eskisi kadar sevmiyorsun." demis. ama er kisi dinlememis ve ertesi gun sevdicegine kavusmak icin yine atlamis nehre ve bogularak olmus. sevdicegi de salmıs kendini arkasından azgın sulara.
eger seversen , cok seversen.butun kalbinle seversen
elini tutmus yanagini oksamis simsiki kucaklamissan
birlikte aci ve tatli anlari paylasmissan
yuzunun her kosesini ezberlemissen
sevdklerni hayalinde canlandirabilir hatta sesini duyabilirsn
bu sevgi sayesinde ayakta kalmayi becerirsn
ayrilanlar ayri dusenler, hayalleriyle yetinmesini ogrenirler

24 Mart 2010 Çarşamba

baharın izlencesi

elma reçeli keman hüzün kırıklıklar geçmişe dair ve boşlukta sallanmak geri dönmeyeceğin bir yolda başım ağrıyor asuman hanım canımı acıtıyor yaz gece sahil ve ılık bir müzik istiyorum sorumluluksuz...............

5 Ocak 2010 Salı

aksiyon potansiyeli oluşturmak ya da oluşturmamakk... işte bütün mesele bu!