28 Kasım 2008 Cuma

karalama2

Evet efendim ne yaptık, nerelerde kaldık? Öncelikle bir dökeyim aklımdakileri;
-Laplace sanki eski bir tanıdığım, karanlık bir yüzüm onda kanun dışı kendimi bulmaktan korkuyorum?
-Diyelim, beğenilmedi, çok da umrumda değil elimde materyal olmadan nasıl özgün şeyler yazabilirim ki?
-İvedikli adamı açarrr... :s efelerimiz pek sıcak bakamıyor bendeniz gibilerine. Malum yaftalanmak meselesi? Dün alyans takmayan zihniyet bu gün oğullarını yetiştiriyor? Çarşamba tören var sadece arkadaşlarını desteklemek için giden kaç kişi var acaba? Gerçi son sınıf olduğumuzdan min. %75 bizden yaşça küçük (Melek gibi istisnaları saymazsak tabi).
-Zil çaldı, Bakiler beni bekliyor...

Soğuk şiir

Avuçlarımda kar çiçekleri var
Tanıyor musun onları…
Onlar ki yalnız senin için açtılar
Mühim değil
Üç gün sonra solacaklar
Gözlerimden cam kırıkları akıyor
Öylesine donmuşum
Belki de ölesiye
Dolmuşum
Artık
Kendi hıçkırıklarıma bile
Tahammülüm yok
Uzaktaki sevda gemisi
Güneşli ülkelere çevirdi yönünü
Sibirya’dakiler mi?
Aydınlık geceler saklayamaz gözyaşlarını
Biliyorlar…

BEYAZ GİYME

Ellerin var gözlerimin önünde,
Ellerin en gerçekçi hayaletim…
Bağlamayla birlikte üzülüyor,
Birlikte seviniyorlar.
Arada başını kaldırıp
Görmeden bakıyorsun etrafına,
Gözlerimiz karşılaşıyor,
Sen fark etmiyorsun.
Sen bağlamanla birlikte beyaz giyiyor,
Toz oluyorsun.
Ellerin dans ediyor bağlamanın tellerinde,
Ben sende kayboluyorum.
Sevdiğini her hatırlayışımda Muradım tuzla buz oluyor.
Beraber gezdiğini her hatırlayışımda
Yolcu olasım, bir daha dönmeyesim geliyor.
Zaten bende talih yok, seni benden alıyorlar…

AY VE KAN

Ay bilir ki
Gölgesinin düştüğü en yaraşır yer kandır
Kan akar ama taşmaz
Susmaz ama konuşmaz da
Ay aydınlatmaya çalışır
Kanın karanlıklarını
Kan pandoranın kutusu hala…
Ayın inatçı olduğunu düşünür,
Meraklı olduğunu
Ve sabırsız
Kan ayı ne kadar zamanda bir
Aklına getirir ki?
Kan ayın aklından hiç çıkmaz ki
Çemberleri kesişmesine kesişir de
Merkezler buluşur mu acep?
Ay ve kan
Hem sonsuz hem hiç olmamış ikili
Bir dolunay
Kaç gece çıkarsa
Kan da
O kadar uzaklara saklanır
Kendi içinde daha güvendedir belki
Kutsal örtüsünün altında
Korkularında yalnız
Kendinden korkar ay, bazen
Bazen kan tutar ayı
Kanın tehlikeli tarafı
Gelip bulur, vurup gider ayı
Ay baştan ayağı kan içinde…
Zaman ilerlese de
Kan izi kolay çıkmaz
İzi çıksa kokusu çıkmaz
Ayın iziyse
Belki de hiç yer etmez kanda
Karanlıklar içinde sadece bir an
O da belki
Aydınlanır
Böylece ay kan için biter belki
Kan ayda mahpus bir parçası
Yaşar giderken şimdi
Ay kanın bir parçasında
Ay düşünür sonbaharda, sırtında kan kırmızısı…
AYŞE AŞIK
ANKARA

BİR MECNUN İDİ

Çok sevmişti,
Bu yüzden de
Çok sonraları
Çok nefret etti.
“İstanbul’un sayılı ölülerine” karıştırdı sevdiğini.
Sardı,
Sarmaladı,
Uçurumların dibine sakladı sevdasını.
Çaresizliğini bin parçaya bölüp
Gözyaşlarıyla dışarıya attı.
İstanbul’un ölülerini saydı
Uyuyamadığı gecelerde,
Uykusuzluğu daha da arttı
Sıra sevdiğine geldiğinde.
Leyla’sını sayamadı, ne çare
Ölülere karıştırmıştı bir kere biçare
Kendi açtığı yarayı hiçbir tabip saramadı…