5 Ağustos 2011 Cuma

Kısa Bir Sorgu

Eğer o kadar umutsuz çıkmasaydı; "4 yıl sonra hayatımda olup olmayacağın bile belli değil" derken sesi, ya da beraber olamamaktan korktuğunu bu kadar samimi bir biçimde ifade etmeseydi... Ona olan inancım bu kadar büyümezdi.
Neden seviyorsun diyorum kendime, ya da o seni neden seviyor? Kader mi dersin, bilmem. İkimiz de daha fazla maveviyat arıyoruz birbirimizde, fakat kendimizden başlamamız lazım.
En çok da vicdanına güveniyorum sanırım onun. Ya da sadece güvenmek istiyorum sebebi yok:)

23 Şubat 2011 Çarşamba

hala aynı korku içimde
pişman olmak korkusu yerli, kalbimde
yeterince sevemiyor muyum
zaten böyle olmalı o zaman
ama neden kaybetmekten korkuyorum
içim kıyılıyor düşündükçe
bin bir kusur buluyorum
yine de seni seninle unutuyorum
cennetim seni çok özledim...
ne gibi biliyor musun
bir kayıkla okyanusa açılmak
hem de gecenin bir vaktiyken
nefsinin zulmünden rabbine sığınmak
hem de dalgalıyken bu deniz
belki de fırtına çıkacak
üşüteceğim sensiz...
yine de bir gün
ayakkabılarımızın yeri
aynı kapının önü olsun inşallah
hayırlısıyla!

7 Ocak 2011 Cuma

gece sayıklaması

belki de fazla kanaatkarım ne dersin?
akademisyen
dindar
anne
edebiyatçı
hekim
sevgili
aşçı
amatör organizatör
amatör pilot
bunların hepsini aynı anda yapabilir miyim? aslında aynı anda yapmama gerek yok ömrümün geri kalanı bomboş olur o zaman. ama bazı şeyleri sadece belirli zamanlarda yapabiliyoruz ve o zamanlar geçtikten sonra pişman olmak istemiyorum. tek sorunum anı iyi değerlendirememenin sıkıntısı olabilir mi? olabilir.
akademisyenliğin içimdeki anlamını sorguladığımda; biraz kariyer isteği biraz, bilim aşkı çıkıyor altından. hangi bilimin aşkı?? tıp bilimine aşık olsam okul notlarım daha iyi olmaz mıydı dersin? belki ileride spesifik bi aşk yaşayacağım alt dallardan biriyle kimbilir?
istanbulun istinyeparkı ankaranın neyine denk oluyordu? migrosdan dönme bir yer; armada mıydı?
hayatımı geçireceğim insan blogumdaki yazıları okuyacak kadar merak etsin istiyorum iç dünyamı. çok mu şımarıkça düşünüyorum bunu isterken? bilmiyorum. kafamda ne çok soru işareti birikmiş. Hz. aişe anam keşke sana akıl danışabilseydim. bulunduğum zaman ve zemin çok kaygan bilsen...
edebiyat akademisyeni olmak daha çekici geliyor tıp okuduktan sonra. Ama mesleğimi bırakmak istemiyorum. hekimliğin teorik yönü olmasa da pratik yönü, sağladığı manevi tatmin vazgeçilmez. belki edebiyat akademisyenliği de dışarıdan kolay göründüğü için çekici geliyordur, içine girince ondan da kaçabilirim. daha fenası, dünya üzerindeki birçok şeyden olduğu gibi ondan da sıkılabilirm. yıllarım boşa geçsin istemiyorum. acelem var gibi her zaman sanki erken ölecekmişim gibi. belki de babam yüzünden. veysel abiden sonra böyle düşünceler gelmeye başladı kafamın içine...
okulu bitirdikten sonra önümde 3 yol var; dindarlık, edebiyatçılık, tıp
bunlardan birinin uğruna geçiracağim zaman dilimi beni 30 yaşıma yaklaştıracak. 30umdan sonra anne olmak istemiyorum bunu da unutmayalım. Ah nasıl unuturum bir de evlilik var 25-30 yaş arasında halledilmesi gereken. okul bitince hemen evlenirsen asker yolu gözlemesi var çocuk büyütmesi, bir evi çekip çevirmesi var.
mezun olunca evlenip hem uzmanlık eğitimi ve sözel bir fakulteyi aynı anda götürmek, bu arada eşin askere gidip gelişi ve sonrasında bu iki uğraşa eklenen çocuk cıvıltıları bu karmaşayı mümkün hale getirir. Fakaaat asistanlar eğitimleri bitince askere giderler; dolayısıyla çocuklarla birlikte asker yolu beklemeyi yazarız bu durumda alnımıza.
30 u bulduktan sonra önümüzde doğu görevi dağ gibi durur. o bittikten sonra bakarsın etrafa hala enerjin kalmışsa hayatını geçirmek üzere bir yer seçebilirsin kendine.
bu süreçte edebiyatı da ihmal etmemiş ve fakulteyi bitirmiş olsan iyi olur:)
hayatımı mahvediyor olmak ihtimalinin korkusu...
ne istediğimi öğrendim mi acaba?
tek dayanak noktam; her zaman ayağa kalkacak gücümün olacağına dair inancım
ya da kendimi kandırıyorum.
çılgınlık kör etmiş gözlerimi
yeni bir isim edinmişim kimbilir?
yapabileceğim, yapmalı olduğum ne var ki sahiden??
hedefler?
hayaller?
ihtimaller?
mutlu olmanın binbir yolu var
acaba hangisi uyar üzerime?
hangisi diğer yolları hiç özletmez
verdikçe istiyor mu ne insanlar?
hayırlısı...