17 Haziran 2008 Salı

ÜST ÜSTE ÜÇ SAYI

—Gideceksin oğlum bu okuldan, bil sığdırmam seni, mafyayım lan ben sığdırmam diyorsam lafımı yemem
—Ama neden abi ben bir edepsizlik mi ettim?
—Neden diye sormandan büyük edepsizlik mi olur lan, bir de soruyor. Sen portakalda vitaminken ben beş portakal döndürüyordum iki elimde. Keyfimin kâhyası değilsin, gitmeni istiyorum gideceksin.
—Aileme ne diyeceğim abi?
—Ne dersen de lan banane, bir daha derse girerken görmeyeceğim seni.
—Abi Damla?
—Sahip çıkarız sevgiline merak etme. İt kopuğa yedirecek değiliz. Yanlış anlama, sen kardeşim sayılırsın ama gitmen gerek işte.
—Nedenini bir söylesen, derdini açmayan derman bulamaz?
—Şımarma lan, kardeş dediysek tepemize çıkma, senin aklın ermez, tehdit etmiş gibi olmayayım ama koçum, sen bu saatten sonra sığamazsın buralara.
—Tamam abi.
QQQ
—Onur yine yapmışsın yapacağını. Derdin varsa bana söyleseydin, Cüneyt’in suçu neydi?
—Kızım aklını başına al, fena yaparım sonra. Cüneyt benim kardeşim gibidir. O sana yazmaya başladıktan sonra bizim defter kapandı, anladın mı?
—Hayır, efendi, anlamadım. Sen kardeşlerini yıl ortasında okuldan mı sürersin?
—Okuldan sürmüyorum
—Ya ne yapıyorsun?
—Paşa paşa başka okuldan gitmesini, yoksa başına kötü şeyler geleceğini söylüyorum.
—Çocuğun ne ettiği var sana? Gözün mü götürmüyor senden daha yakışıklı diye?
—Tabi ki öyle bir şey yok.
—Ne var o zaman?
—Sanane kendisi güç yetiremedi, kız arkadaşını mı yolladı bana kafa tutsun diye?
—Cüneyt’in haberi yok, sen de söylemezsin umarım.
—Söylemem, sen de bir daha bu mevzu için gelme yanıma.
—Gelmem, şeytan görsün yüzünü
—Hadi kızım naş, selametle.
QQQ

İKİ ARA

Sevdiğim kadın
Sevdiğim nehir
Ben
İkisinin ortasında
Biraz âşık
Biraz yakamoz
Biraz hasret
Biraz yap- boz
Bir yanım Fırat
Bir yanım gurbet…

SADECE SÖYLEDİM

Sadece
Söylemek söylememekten daha dürüst geldi bana
Hayallerimi kaybetmekten daha çok
Daha zor geldi
İkiyüzlülük ihtimali bana
Sadece
Kendimi tanıyordum bu konuda
Mantıklı hayaller bana göre değil
Ya uçuşan hayaller
Ya ciddi planlar
Hiç mantıklı olmadı hayallerim
Sadece
İnsan olduğumu göstermek istedim belki de
Daha başka bir varlık değil
Makine değil
İnsan işte
Koca dünyanın içinde
Herkes gibi
Herkes kadar
İnsan
Sadece söyledim bu yüzden
Bu yüzden
Soru değildi cümlelerim
Senin değiştirmeye güç yetiremeyeceğini
Sana haber verdim
Sadece gereksiz sınırlar koydum belki de
Olmayacak maceraların kötü bitme ihtimalinden korktum
Belki de
Korkularım boşa çıktı…

BAZEN

Bazen
Umutlarımıza ulaşamayacağımızı anlarız
Oradan kaçarcasına uzaklaşırız
Ve duygusal bağlarımızı
Birer birer koparırız

Yeni umutlar ediniriz
Eskiden sıkıca bağlı olduklarımızı da
Hatırlamamayı tercih ederiz
Zamanla
Unutur gideriz…

KARALAMA

Bazen karamsar bir bakışla bakar insan dünyaya. Karamsar olmaması gerektiğini bilir, karamsar olmamaya çalışır fakat nafile. Karamsarlığının nedenini bilir belki. Düzeltmeye gücü yetmez veya eli gitmez.
Hayattaki yanlışları bulmak bazen onları düzeltmek için yeterli olmaz. Mızıkçılık yapanı oyundan çıkaramazsınız bazen.
Sinirli olunca sergilenen davranışların tümü takıntı biçimindedir. Yazı yazmak, yemek yemek, temizlik yapmak, bir şeyleri fırlatmak veya kırmak… Hepsi yinelenen bir döngü içerirler. Bu da insanı sıkar belki ama düşünmeden enerji boşaltımını sağlar.

SENDEN KALAN

Senden hiçbir şey kalmadı işte
Ne gözümün önünden gitmeyen gözlerin,
Ne her an nefesini hissettiğim hayalin
Merak da etmiyorum
Kiminleysen banane

Ama
Sakın sorma
Gecenin bu vakti
Ne işin var ayakta diye
Neden kokluyorsun o gömleği
Neden okşuyorsun benim aldığım kediyi

Sakın sorma
Beni özledin mi diye
Boğazımda düğüm düğüm hıçkırıklar
Patlayıveririm
Kalbinde lüzumsuz kırıklar…

BİR ARA

Bir ara uğrar mısın bana?
İşinin olmadığı bir ikindi,
Süresi mi?
Çok uzun değil bir kahve içimi
Eski günleri yâd ederiz belki
Sezen Aksu’dan “Kaybolan yıllar” ı dinleriz
Uğruna ağlamadık bile
Yaşamadığımız aşkımıza yanarız
Birbirimizin gözlerini kaybederiz bir süre
Kimse tek söz söyleme hakkını bulamaz kendinde
Karşılıklı susuşmanın büyüsünü
Bir cep melodisi bozar
Kahve yarım kalır
Süre az gelir
Birbirimizi yine kaybederiz hayatın labirentlerinde
Pişmanlıklarımız bile bizi
Ancak rüyalarda yakalayabilir
Bana bir ara uğrar mısın yine de?

LEPİSKA

Saçların,
Ah o saçların olmasaydı
Lepiska
Öyle çiçek çiçek kokmasaydı
Hele simsiyah
Hele gece gece
Beni içine çekmeseydi
Omzuna dökülüp
Beline doğru salınmasaydı
Sen
Beni sevmeseydin
Ben
Seninle oynamasaydım
Sen tam okyanusun ortasındayken
Sırılsıklam âşıkken
Başkasına koşmasaydım
Sen
Beni başkasının kolunda
Görmeseydin
Lepiska
Sonra kaçıp
Gitmeseydin
Uzaklara, çok uzaklara
Sen gidince ben
Seni sevdiğimi anlamasaydım Lepiska
Seni yüzyıllarca beklemeseydim
Lepiska
En azından döndüğünde
Saçların
Kısacık ve kırmızı
Olmasaydı
Yanında
O, benim
Çok kötü bir kopyam
Karşıma çıkmasaydın.

SEN II

Ne kadar savaşılabilirse aşkla
O kadar savaştım senin için
İnsan
Ne kadar kaçabilirse kendinden
O kadar kaçtım senden
Kaç defa gidilirse
Tam o kadar gittim uzaklara
Kediler gibiydim
Sen kendini bulmadan
Ben
Seni buldum
Ne savaş para etti
Ne kaçmak
Saklanmak
Saklambaca dönüştü
Oyunun sonu gelmedi
Sonsuzdan sonrasını gördüm senden kaçarken
Senden sonsuzdan daha çok kere koptum
Ya da
Koptum sandım

Özür dilerim
Ben bunu yapamadım
Ben sensiz olamadım

Şimdi
Seninle olmasam da ne kadar
Sensizliğin ayazında da değilim
Ne üzgünüm ne de pişman
Sadece sen…